Koronavirüs’ün spor yönetimine etkileri
Yazarımız Mert Türkmen (TurkizZzoMert) Koronavirüs’ün spor yönetimine etkilerini kaleme aldı.
İbret alınsaydı şayet hiç
tekerrür eder miydi tarih?
Spor gündeminin ve insanlık
uğraşlarının sustuğu günlerdeyiz bugünlerde. Dünya genelinde bir salgın ve
salgının sancısı sosyal izolasyon had safhada. Öyle de olması gerek.
Bugün bu satırları yazarken tüm
spor kanallarında aynı flaş kj bandı kırmızı tonuyla gözlerimizi rahatsız
ediyor. “Fenerbahçe Beko Basketbol Takımı’nın bazı oyuncularında yeni tip
COVID-19 belirtilerine rastlandı.”
Basketbol doğası gereği
adrenalini yüksek, heyecanlı ve sürükleyici bir spor. Tüm bunların yanı sıra en
temaslı spor müsabakalarından da biri: yakın savunmalar, sık sık fauller… Tüm
bunlara ek artan vücut eforu sonrası burun ağız nefes koordinasyonunun bozulumu
ve damlacıkların saçılması… Bazı şeyler görülmez kaza olmaktan çıkıyor ve ben
geliyorum diyebiliyor.
Geçtiğimiz hafta Galatasaray –
Beşiktaş derbisi sonrası Fatih Terim’in çıkışını haklı bulduğumu yazmıştım.
“Benim çocuklarımın (futbolcuların) canının kıymeti neden yok?” diyordu
imparator. O kadar haklıydı ki. Tüm gezegende bir pandemi haliyle kitleleri
etkisi altına alan ve sağlık sisteminin çöküşüne sebep olarak korkunç ölümlere
sebebiyet veren bir rahatsızlık ancak bu kadar değersiz görülebilirdi.
İtalya’nın problemi ciddiye almamasının bedelini nasıl ödediği ortadayken karar
almaktan çekinen, ekonomik kaygıları sağlıktan öte tutan yerel idare
yöneticilerinin sorumsuzluğu tüm ülke vatandaşını etkileyebilecek bir riske
dönüşüyor.
Kıta Avrupası’nda futbol ve
basketbol dahil pek çok büyük organizasyon durdurulmuş, milyonlarca Euro
dökülen ülkeler çapındaki Avrupa Futbol Şampiyonası 2021 yılına ertelenmişken
TFF Başkanı Nihat Özdemir ve TFF Başkan Vekili Servet Yardımcı’nın onlarca spor
basını mensubu ile bir araya gelmesi ayrı bir sorumsuzluk örneğiydi. Kendisi
UEFA Toplantısı’na telekonferansla katılırken, futbolcuların faaliyetlerine
devam etmesi gerektiğini ve kendisine karışılmaması gerektiğini öğütlüyordu.
Spor ekosisteminden de en büyük destek Fatih Terim’e önce Ergin Ataman’dan,
sonra kendi futbolcuları ve Denizlispor’lu Olcay Şahan’ın açıklamalarıyla
gelmişti.
Bir markanın imajını yükseltmek
büyük bir emek ister. Ama aynı marka değerini korumak ve yükseltmekse ayrı bir
başarı öyküsüdür.
Ülkemiz futbolu yabancı sınırı
atılımı sonrasında çok ciddi bir repütasyon yükselişi yaşadı. Anadolu’nun en
ücra şehirlerinde bile uluslararası maç tecrübesi ve sıkı futbol takipçileri
arasında isim bilinirliği yüksek oyuncular forma giyer oldu. Şüphesiz bunların
en çok bilinenleri İstanbul kulüplerinde ve özellikle Galatasaray’da. Radamel
Falcao gibi bir isim var bu topraklarda. Kişisel twitter hesabını takip eden 17
milyon 500 bin kişiyi aşkın tekil kullanıcı mevcut. Neredeyse 9 Milyonluk
Galatasaray hesabının 2 katı ve Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş toplamına
eşit. Bu insanların kamuoyu gücü ve ülke imajına sağlayacağı katkı ve
belirtecekleri olumsuz görüş şüphesiz çok önemli.
Geçen hafta futbolun devamı
kararı alındığında ülkemizde yakın gelecekte yayıncı kuruluşun izleyici kitlesi
bulamayacağını söylemekle birlikte futbolcuların bu karara direnebileceği
iddiasında bulunmuştum. En büyük suçta TPFD olduğu görüşünü belirtmiştim. Hala
bu düşüncedeyim futbolcu sendikası görevini yerine getirmemiştir.
Ülkede yer alan özerk
federasyonların ve derneklerin yöneticileri siyasi erklere şirin görünme
sevdasıyla aldığı kararlar maalesef şahsi menfaatlerine katkı sağlayacakları
kadar oluyor. Bu sebeple de bu ülkede yaşanan her krizde siyasetçiler sporun
arka bahçesini temizlemekle uğraşıyorlar.
Muslera’nın ısrarlı çıkışlarına
Falcao ve başka sporcularda eklenince onların bu isyanına rağmen ligi devam
ettirmek imkânsız bir hal aldı. Bu isimlere Demirkol’unda hafta içinde
bahsettiği gibi istemediği sürece o topu oynatamazsın. Konuya el atan T.C
Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ilgili Federasyon Başkanları (Futbol, Basketbol,
Voleybol ki; sayılarının az olduğunu düşünüyorum hentbol, atletizm, güreş vb.
diğer branş başkanları da aralarında olmalıydı.) bir toplantı gerçekleştirerek
spor faaliyetlerini süresiz askıya aldılar. TFF daha sonra olumlu sosyal
iyileşmeler gözetildiği takdirde 17 Nisan’da geri başlamayı planlıyor. Umarım
bekledikleri olur.
Tüm bu yaşanan süreçte iletişim
kanalları üzerinden sürdürülen iletişimsizlik federasyonun yanlış icraatlarına
bir yenisini daha eklemek zorunda kaldı.
Günümüz dünyasında iletişim artık
tek yönlü bir süreç değil. 1980’lerde TV’den yapılan bildirimlere geri
dönüşleri yalnızca mecra sahibi (köşe yazarları) gazeteciler cevap verebilirken
birey medyası olmadığı için tabanın görüşünün ölçümlenmesi çok uzun zaman alınabiliyordu.
Ancak bugün daha toplantıda mikrofonu kapalı konumuna getirip masadan kalkmadan
Twitter’da gündem olabilir ve eleştiri yağmuruna tutulabilirsiniz. Bu kadar
eleştiriye rağmen kulak asmamak ise sizin hatanız!
Günün sonunda beklenen oldu
ligler ertelendi belki ama Fenerbahçe özelinde basketbolda başlayan sağlık
problemi bir süre sonra tüm spor ekosistemini tehdit eder hale gelmesi
muhtemel.
Çok eskiye gitmeye gerek kalmadan
son bir aylık yakın hafıza ortadayken; dünya genelinde ve en gelişmiş ülkelerde
bu kadar canlı ve somut örnekler dururken federasyon yöneticilerimizin aymaz
tavırlarda bulunması ise akla tek bir cümleyi getiriyor: “İbret alınsaydı şayet
hiç tekerrür eder miydi tarih?”
Son sözüm sağlınız için
#EvdeKal’ın!
(+) Artı Parantez
T.C. Gençlik ve Spor Bakanı
Mehmet Kasapoğlu: Spor dünyasının, kamuoyunun ve emekçilerinin çığlığını
duymazdan gelen federasyon başkanlarını yetkileri olmasına rağmen karar
almadıkları için bir araya toparlayarak erteleme kararı çıkardı. Geçte olsa
alınmış bu doğru karar için kendilerine teşekkür ediyor ve naçizane
tebriklerimi iletiyorum.
Fatih Terim: Derbi
atmosferi ile birlikte çığlığını topluma ulaştırmak için çok çabaladı. Erteleme
talebi sürecinin lider aktörlerinden birisi oldu. TFF Başkan Vekili tarafından
basın toplantısında doğrudan muhatap alınarak eleştirildi ve işe karışmakla
suçlandı. Ancak Fatih Terim gibi güçlü bir figürü es geçmeye çalışan Servet
Yardımcı en nihayetinde hocanın söylediğine gelmek zorunda kaldı.
Fernando Muslera, Rademel
Falcao: Ülkemizde eleştirmenin korkusu altında ezilen o kadar çok vatandaş
var ki… Hakkını aramanın yanlış olduğunu düşünenlere inat Muslera ve Falcao’nun
çığlığı önemliydi. Eleştiri refleksi gelişmemiş toplumlarda toplum yararına
karar aldırmak pek kolay değildir. Bu iki ismi tebrik etmek gerekiyor.
Yükselen Değeri
Olcay Şahan: Fernando
Muslera ve Radamel Falcao bu ülkenin vatandaşı olmadıkları için rahat
konuşabilir savıyla savunulabilir ancak milli formayı terletmiş bir futbolcunun
sosyal mecralardan bunu dile getirmesi oldukça önemliydi. Olcay Şahan önemli
bir figürdür. Bir kere Kayserili…*
(-) Eksi Parantez
TFF: Gereken kararı
almakta gecikti. Her krizde arka bahçesini toparlaması için siyasi makamlara, onların
güçlerine ve tavsiyelerine ihtiyaç duyuyorlar. Kendilerine tanınan yetkileri
kullanmakta gecikiyorlar ya da karar almak için toplantı-görüşme organize
edemiyorlar. İletişim çağı içinde, iletişimsizlikleriyle dikkat çekiyor ve
krizi yönetemiyorlar.
Servet Yardımcı: Kendisini
birileri diye niteleyen Fatih Terim’i açıkça toplantıda eleştirdi. Ancak günün
sonunda kazanan 50 yılını Türk Futbolu’na verenFatih Terim oldu. Bazen kişiler
bulundukları koltukların ve makamların güç için yeterli olduğunu düşünür ancak
liderlik olmayınca süreç sonunda amiyane tabirle yaya kalabilirler. Servet
Yardımcı’da da süreç bu şekilde işledi.
Yazarın Dip Notu: *: Olcay
Şahan ile ilgili Kayserili esprisi zamanında Samet Aybaba’nın “Messi yerine
Olcay’ı tercih ederim. Dilimizi biliyor. Adam bir kere Kayserili” söylemine
ithafen kullanılmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder