DEVLET DESTEĞİ İLE KURULMUŞ TAKIMLAR


Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Spor Kulübü kuruldu manşetli haberler gündemi en çok meşgul eden haber olmuştu. Bu haber yayınlandıktan bir gün sonra Cumhurbaşkanlığı tarafından yalanlanıp TFF sitesinde kulübe ait bilgiler silinse de bu konunun hala dumanı üstünde tütmekte.
Bu yazımızda tarihimizde devlet desteğiyle kurulan takımlara bakacağız. Burada dikkat çekilmesi gereken nokta ise kulüplerin bizzat devletin üst kademesi tarafından gelen emirle kurulmuş olması. Yoksa az da olsa devletin, sıkça yerel idarelerin kulüpleri bugün dahi gerek amatör gerekse profesyonel liglerde mücadelelerini sürdürüyor.

Önce bir o tarihlere gidelim. 1900lü yılların başındayız. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma yılları. İkinci Meşrutiyet ilan edilmiş ve İstibdat dönemi diye adlandırılan dönemin ardından göreceli bir özgürlük ortamı oluşmuş. Abdulhamit döneminin sonlarına doğru ayak topunu oynama serbestisi Türklere getirilmişti. 2. Meşrutiyet’e kadar ülke futboluna Rum ve İngilizlerin kurmuş oldukları takımlar ağırlığını koymuştu. 2.Meşrutiyet’le Abdulhamit tahttan indirilmiş, ihtilalci bir hareket olan İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidarın sahibi olmuştu. Ancak Meşrutiyet sonrası Türk kulüpleri açılmaya başlamış, bir ivme kazanmıştı. Türklerin ayak topundaki becerilerini görmek isteyen ahali ise bu oyunu büyük bir zevkle takip etmeye başlamış, futbolun popüleritesi gün geçtikçe artmıştı. Bu takımlardan en dikkat çekicisi ise 1909 yılında kurulmuş olan Progress International kulübüdür. Kulübün kurucusu Raşit Aydınoğlu isimli bir öğretmendir. Bu noktaya kadar her şey ak ve pak olsa da ayrıntıda çok vahim olaylar vardır. Progress International’ın Türkçe anlamı; Uluslararası İttihat’tır ve kurucu üyelerinin pek çoğu İttihatçı kadrolara mensuptur. Kuruluşundan itibaren kulüp siyasi ve maddi destek görmüştür. Kuruluşunun ilk senesinde lig ikincisi olması da gücünün kanıtlarından biridir. Ancak Progress’in devlet destekli bir kulüp olduğu tam anlamıyla 1914ten sonra kanıtlanacaktır. Kulüp başkanlığına 1914 yılında Sadrazam Talat Paşa geçer ve dönemin en büyük İttihatçılarından biri olan edebiyatçı Ziya Gökalp tarafından kulübün adı Altınordu İdman Yurdu olarak değiştirilir. Bu tarihten sonra Altınordu’ya destek Cumhuriyet dönemine de hızla artmıştır. 1914’te 1. Dünya Savaşı çıktıktan sonra düşman İngilizlerin kulübü olan Modalı Union Clup sahası Papazın Çayırı’na İttihat ve Terakki tarafından el konulur. Bu saha 1915’te Altınordu’ya tahsis edilir. 1916 ve 1917 yıllarında ise kulüp ilk şampiyonluklarını kazanır. Osmanlı adına tüm cephelerde, özellikle Çanakkale’de en büyük çarpışmaların yaşandığı yıllarda böyle bir başarı gelmiştir. Bu başarının en büyük kaynaklarından birisi ise Altınordu’da forma giyen futbolcuların askere çağrılmaması idi. Öyle ki o dönem sadece Fenerbahçe’den 7 futbolcu birden transfer edebilecek, Fenerbahçe o sezon 13-14 yaşındaki Zeki Rıza Sporel, Aleaddin Bey, Bedri Gürsoy gibi isimlerle mücadele edecekti. Bu iki şampiyonluktan sonra Dünya Savaşı kaybedilir. Gerek İttihat ve Terakki Cemiyeti, gerekse de Altınordu gözden düşmüştür. Sadrazam Talat Paşa başkanlığı bırakır ve kurucu başkan Aydınoğlu tekrar göreve gelir. İttihatspor olarak yoluna devam eden kulüp Papazın Çayırı’nı İttihat Sahası olarak kullanmaya ve sahiplenmeye devam etmektedir. Tabi 1923 Cumhuriyet devrimleriyle beraber bu durum yeni iktidarın hoşuna gitmez. Her ne kadar İttihatçı kadrolar içinden yetişme olsalar da Cumhuriyet kadroları İttihatçileri istemez. Cumhuriyet sonrasında Fenerbahçeliler defalarca Raşit Aydınoğlu’ndan stadı kendilerine satmasını ister. Ancak Aydınoğlu direnir ve stadı Fenerbahçe’ye satmaz. 1929’da ise İttihatsporluları şok edecek haber gelir. Dönemin maliye bakanı Şükrü Saracoğlu Taksim Stadı’nda bir Fenerbahçe maçı esnasında "Tek maddelik bir yasa çıkartırım, olur biter" diyerek bir yasa tasarısı hazırlamış ve bu tasarı muhalefet olmayan mecliste kabul edilmişti. Yasada "Aynı semtte kurulmuş olan ve faaliyet gösteren spor kulüplerinin sayısı birden fazlaysa, o semtte üye sayısı daha fazla olan kulüp faaliyetlerine devam eder" denmekteydi. Sonuç itibariyle İttihatspor kapanır ve Fenerbahçe’ye katılmak zorunda kalır. İttihat Sahası’na ise önce devlet kuruluşu Milli Emlak tarafından el konulur. Fenerbahçe’ye önce kiralanır. Ardından sembolik bir rakam olan 1 Türk Lirası’na saha Fenerbahçe’nin olur ve bugünün Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı hala ihtişamıyla ayaktadır. Siyasetle İttihat’a verilen ise siyasetle alınmıştır..
Futbola ikinci iktidar müdahalesi ise 1933 yılında yapıldı denilebilir. O yıllarda Galatasaray bugün ki Atletico Bilbao’nun Galatasaray Lisesi şubesi görüntüsündedir. Yani kulüpte Mektebi Sultani oyuncuları dışında kimse oynayamaz. O yıllarda diğer rakipleri ise transferler yapmakta, gittikçe güçlenmektedir. Bu durum başta ilk Futbol Federasyonu başkanı olan Yusuf Ziya Öniş olmak üzere pek çok Galatasaray’lı idarecinin ve sporcunun tepkisini çekmektedir. Bunun sonucunda pek çok üye istifa eder ve yeni bir kulüp kurma kararı alırlar. Üyelerin yeni kulüp için düşündükleri ilk isim Sarı Kırmızı’dır. Ancak bu isim Galatasaray Camiasından tepki alınca Ateş-Güneş ismiyle kurulmasına karar verilir. 6 Ekim 1933’te yapılan kongreyle kulüp kurulur. Kulüp tarihsel açıdan oldukça dikkat çekicidir. Öncelikle başkanlığa seçilen kişi Cevat Abbas Bey’dir. Cevat Abbas Bey Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın arkadaşı ve yaveridir. Aynı zamanda kongrenin yapılmış olduğu salon dönemin tek partisi Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Beyoğlu salonudur. Kulübün birinci kongresine Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizzat katılır ve kulübün ismini “Ateş Güneş isimleri Ateşe tapanları hatırlatıyor. Hoş karşılanmaz” diyerek Güneş Spor Kulübü’nde karar kılınmasına yardımcı olur. Güneş isimse o zamanların Atatürk tarafından desteklenen teorilerinden Güneş Dil Teorisini hatırlatmaktadır. Kulübün adı bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından konmuştur. Normal şartlarda 3. Lig’den başlaması gereken kulüp profesyonel bir yapıya sahip olduğu gerekçesiyle İstanbul Mıntıkası Merkez Heyeti tarafından 1.Lig’e alınır. Büyük bir maddi güce sahip Güneş güçlü kadrosuyla 1.Lig’de en büyük rakip Galatasaray olur. Galatasaray’lı taraftarlar Güneş’lilere Ayvalar diye bağırıp sahaya ayvalar atar. Maç öyle gerilimlidir ki 6-2lik Galatasaray galibiyetinin rövanş maçı oynanamaz. İlk sezonlarda Güneş liglerde başarıyla mücadele etse de kendilerinden beklenilen şampiyonluğa ulaşması 1937-38 sezonunda olur. Bu şampiyonluk ise tartışmaya açıktır. Beşiktaş-Güneş ve Fenerbahçe ligi aynı puanla tamamlar. Atılan golle yenilen golün çıkmasıyla oluşan averaj kuralı tıpkı bugün ki gibidir. Ancak o sezon atılan gol yenilen gole bölünür. Beşiktaş karara itiraz eder ve takımların arasında maç yapmalarını talep eder. Ancak bu talep kaale alınmaz ve Güneş 1937-38 sezonunun İstanbul Ligi şampiyonu olarak tarihe geçer. Güneşspor o sezon aynı zamanda Milli Lig’i de kazanarak bu zamanın deyimiyle duble yapmıştır. 1938 sezonuna kulüp 3 galibiyet 1 beraberlik almıştır. 1938’in ekim ayında ise kulüp başta futbol olmak üzere atletizm, güreş ve denizcilik branşlarını da sonlandırma kararını alır. Güneş’in batışı doğuşundan çok daha hızlı ve ani olmuştur. Bu karar pek çok kaynakta “Atatürk''ün bozulan sağlığı ve yönetici elit kesimde başlayan değişimle direk olarak ilgilidir. Bir anlamda Mustafa Kemal''in en yakın çevresinin iktidarı devretmeye başlaması ile Güneş''in sahalardan çekilmesi eş zamanlı olmuştur.” Şeklinde açıklanmıştır. Güneş Kulübü 1940 yılında faaliyetlerini tamamen sonlandırmıştır. Yönetici ve sporcu kadroları ise büyük oranda Galatasaray’a katılmış ve büyük bir güç katmıştır.
 HAZIRLAYAN : SELÇUK KERİM KARABAĞ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Başlayanlar İçin Amerikan Futbolu

Transfer Raporu | Süper Lig

CANER HÜSEYİN BAĞ